Aktüel Yorum

AB Liderler Zirvesi’nin Türkiye kararı

10-11 Aralık 2020 tarihinde AB Ülkeleri Devlet Başkanları Zirvesi yapıldı. Gündemin önemli konularından biri de Türkiye’ye yönelik ambargonun hangi boyutlarda olacağıydı. 30 Kasım 2020 tarihinde Sendika.Org’da yayımlanan “ABD-AB ikilisinin Türkiye’ye karşı ortak hareket planı” başlıklı makalemde şu noktalara dikkat çekmiştim: “AB-ABD’nin ortak Türkiye politikasının özü, Ankara üzerinde yoğun bir ekonomik ambargo uygulamadan nispi bir baskı oluşturarak güçlü bir mesaj vermektir. Eğer Ankara süreci doğru okumaz ve bölgesel politikalarda temelde bir değişikliğe gitmez, içte yapısal değişiklikler için güçlü hamleler yapmaz ise çok daha kapsamlı baskı politikaları devreye girecektir. Bunun ipuçları belki de ilk adımı 10 Aralık 2020 tarihinde gerçekleşecek olan AB Ülkeleri Devlet Başkanları Zirvesinde verilecektir. (…) Biden yönetimi özellikle dış politikadaki etkinliğini arttırmak ve AB ile stratejik konularında ortak bazı politikalar belirlemek için yoğun bir diplomasi süreci başlatacaktır. Ankara’ya da Mart 2021 tarihine kadar mühlet verilmesi mümkündür. Sonuçta Mart 2021’de ABD’de Halk Bankası davası görülecek. Bu süreye kadar AKP’nin belirleyeceği ve uygulayacağı politikalar çok daha fazla önem kazanacaktır.” Ortaya çıkan tablonun da bu değerlendirmeye uygun olduğu görülüyor.

AB Ülkeleri Devlet Başkanları Zirvesi toplantısının Türkiye’ye ilişkin kısmında ciddi bir etkisi olmayacak birkaç karar dışında esasen Mart 2021 yılındaki toplantıda çok daha kapsamlı bir kararın verileceğinin altı çizildi. Şubat 2020’de Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) iki yöneticisi yaptırım listesine alınmıştı. Cuma günkü Liderler Zirvesi’nin sonuç bildirgesinde ise “yaptırım listesinin genişletilmesine ve Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerine katılan kişi ya da kuruluşların listeye eklenmesine karar verildiği” açıklandı.

Ertelemenin nedenleri ve ABD’nin tutumu

AB’nin Türkiye’ye ilişkin asıl kararı Mart 2021 tarihine ertelemesinin birçok nedeni bulunuyor.

Birincisi, AB ülkeleri arasında henüz tam bir irade birliğinin oluşmamış olmasıdır. Türkiye’nin özellikle Doğu Akdeniz’deki manevralarının kabul edilmez olduğu kabul görülse de kapsamlı bir ambargo için özellikle AKP iktidarına birkaç aylık bir zaman tanınmasının olumlu etki yaratacağı düşüncesi ön plana çıktı. Özellikle AB Dönem Başkanlığını yürüten Berlin’in bu kararda oldukça etkili olduğu görüldü. Berlin, Ankara ile ilişkileri dengede tutmak için bütün politik-diplomatik ilişkileri sonuna kadar kullanmaktan yanadır. Bu nedenle Ankara’ya yönelik ekonomik-politik-askeri ambargonun esasen Mart 2021’e ertelenmiş olmasının nedeni, halen bir çözüm yolunun bulunacağına dair taşıdığı inançtır. Zirvede AB Dış İlişkiler ve Savunma Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in yaptırımların genişletilip genişletilmeyeceğine ilişkin bir rapor hazırlayıp AB liderlerine sunacak olması, ayrıca Angela Merkel’in Almanya’nın tutumunu kastederek “şu anda ne silah ihracatı ne de bundan sonraki değerlendirmelere ilişkin bir şey söyleyemem” değerlendirmesi, Ankara’ya durumun ne kadar kritik olduğunu bir kez daha hatırlattı.

İkincisi, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in son anda yapmış olduğu açıklama da AB liderlerinin vereceği kararda ciddi ölçüde etkili oldu denebilir. Stoltenberg, AB-Türkiye ilişkilerine dikkat çekerek “hepimiz, farklılıklarımızı görüşebileceğimiz olumlu yaklaşımlar arayışında olmalıyız” uyarısında bulundu. Özellikle kapsamlı bir ambargoda ısrar eden Fransa’nın tutumunda bir yumuşamaya yol açtı.

Üçüncüsü, Ocak 2021 tarihinde toplanacak olan NATO Liderler Zirvesi’nde NATO’nun askeri ve politik geleceğine dair Stratejik Vizyon onaylanacak. Hazırlanan taslakta “NATO’da kararların nitelikli çoğunlukla alınması, NATO’nun sadece askeri değil aynı zamanda politik stratejiler belirleyerek uygulaması ve AB bünyesinde oluşturulacak ordunun NATO ile tam ittifak içerisinde çalışması” gibi kararlar değerlendirilecek. AB ülkelerinin birkaçı dışında tamamının NATO üyesi olması, Ocak’taki zirvede çıkacak kararları etkileyecektir. Özellikle NATO’da kararların nitelikli bir çoğunlukla alınması ile Türkiye’nin kararları bloke etmesinin önüne geçilmesinin sağlanması planlanıyor. NATO’nun belirleyeceği yeni askeri strateji özellikle Türkiye’nin Ortadoğu ve Akdeniz politikalarını sınırlandırma hamlesi olarak ön plana çıkacaktır. Zirvede çıkacak kararlar Mart 2021 tarihinde toplanacak olan AB liderler zirvesindeki olası kararları etkileyecektir.

Dördüncüsü, AB liderler zirvesindeki kararların Mart 2021 yılına ertelenmesinin bir başka nedeni de ABD’nin Türkiye’ye yönelik belirleyeceği politikadır. ABD’nin seçilmiş yeni başkanı Biden ile tam bir uyum içinde çalışacağından emin olan AB, Biden yönetiminin belirleyeceği Türkiye stratejisini bekleme kararı aldı. Bir bakıma ABD ile uyumlu bir politika oluşturarak daha etkili olmayı hesaplıyor.

11 Aralık 2020 tarihinde ABD Temsilciler Meclisi’nde Savunma Bütçesi 11’e karşı 79 oyla yani nitelikli çoğunlukla onayladı. Savunma Bütçesi tasarısında birçok ülkeye yönelik yaptırım kararı bulunuyor. Türkiye’ye ilişkin bölümde “S-400’leri teslim almasının ABD Hasımlarına Yaptırım Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında Rusya ile önemli bir işlem olarak kabul edildiği ve NDAA’nın yasalaşmasından sonra 30 gün içinde Türkiye’de S-400 alımına müdahil olanlara CAATSA yaptırımlarının uygulanması” kararı çıktı. Karar Senato’da da nitelikli çoğunlukla onaylandığı için belirlenen “12 madde içerisinde en az 5’i” başkan tarafından uygulanmaya konulacak. Eğer alınan karar, Beyaz Saray’da geçici olarak oturan Trump ya da 20 Ocak 2021’de göreve başlayacak olan Biden tarafından imzalanırsa, AB liderlerinin Mart 2021’de alacakları kararı çok daha ciddi ölçüde etkileyecektir. Önümüzdeki 3 aylık zaman diliminde ABD’nin yeni yönetimiyle yapılacak görüşmelerde Ankara’ya yönelik ‘ortak’ bir politika belirlemeleri seçeneği ön plana çıkıyor.

Ankara’daki iktidarın geleceği

Tayyip Erdoğan, AB’nin alacağı kararları kendilerini etkilemeyeceğini söylese de gerçeğin böyle olmadığı ve olmayacağı açıktır. AB, Türkiye’nin ekonomisini sarsacak kararlar almamış olmasa da dolar ve avrodaki hareketlilik ekonomik kırılganlığın boyutları hakkında küçük bir fikir edinmemizi sağlıyor. Ayrıca ABD’de Temsilciler Meclisi ve Senato’nun Türkiye kararını onaylamasının ülke ekonomisi üzerinde yaratacağı sarsıcı etkilerin telafi edilmesinin oldukça zor olacağı açıktır.

AB yöneticileri, Ankara’ya Mart 2021 tarihine kadar bir ‘açık çek’ mesajı verdi. Hem bölgesel politikaların değiştirilmesi hem de içte demokratikleşme hamlelerinin yapılması için gerekli pratik adımların atılması için süre verilmiş oldu. Ankara ilk adımı ABD ve AB ülkelerinin büyükelçilerinin neredeyse tamamını değiştirerek attı. Nispeten ABD ve AB politikalarının bilen ve uyumlu çalışabilecek büyükelçiler atayarak politika değişikliğine gideceğinin mesajını verdi. Ancak bu tür adımların kendi başına yapısal sorunları çözmeyeceği çok açıktır.

ABD’nin de yaptırım kararı almasıyla Ankara’daki iktidar çok açık bir yol ayrımına gelecektir. Küresel sistemin muhatabı olan iktidar, bölgesel politikalarını ciddi oranda revize ederek ABD-AB stratejisine uyumlu hale gelecektir ya da MHP’nin baskısıyla mevcut politikayı devam ettirecektir. İçte de politik, hukuki ve ekonomik alanda yapısal reformlar yaparak değişim için güçlü mesajlar verir veya MHP ile devam ettirdiği siyasal sistemde ısrar eder.

AKP için karar vermenin oldukça zor olduğu açıktır. Çok açık ki içte MHP’nin ciddi bir baskısıyla karşı karşıyadır. İç politik dengeler nedeniyle MHP olmadan bir adım atması oldukça zor görünüyor. Örneğin Bahçeli HDP’nin kapatılması için çok açık bir şekilde AKP’ye talimat verdi. 805 yurttaşın imzasıyla kamuoyuna açıklanan çok makul talepleri gerekçe göstererek çok açık olarak tehditler savuran Bahçeli, Erdoğan’a “Benden bağımsız iş yapamazsın” diyor. Oyun kurucu olduğunu belirten Bahçeli, AKP’nin ve Erdoğan’ın ABD-AB ikilisiyle daha uyumlu bir ilişki kurma girişimini bloke ediyor.

Sonuç, Mart 2021’e kadar uzun bir zaman yok. Bu süreye kadar AKP’nin yapacağı politik hamleler ve atacağı diplomatik adımlar sonucu belirleyecektir. AKP-Erdoğan kaçınılmaz olarak hem uluslararası alanda hem de iç politikada bir yol ayrımına gelecektir. Bu yol, sadece AKP’nin değil esasen ülkenin geleceğini belirleyecektir.

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu