Bahçeli gördüğünü söylüyor!
Burjuva siyasetinde kadim birliktelikler ve dostluklar olmaz; siyasette eksen kaymalarını sadece Türkiye pratiğinde değil, başka ülkelerin iç siyasetinde de bir ölçüde görüyoruz; fakat Türkiye’de siyasiler bir uçtan başka bir uca o kadar hızlı ve ilkesizce kayıyorlar ki, dışardan Türk siyasetini takip edenlerin başı dönüyor.
Bu artık politika yapmak falan değil; Türkiye’de profesyonel bir siyaset sınıfı oluştu. Bu kesimler için siyasette ilke, prensip, değer gibi kavramlar işlemiyor; bu çevreler her durumda kendileri kazanmak istiyorlar.
Kimilerinin iddia ettiği gibi bazılarının öyle iktidar arayışları falan da yok; günlük olarak siyasal süreci ne kadar kişiselleştirirlerse o kadar iyi bu çevreler için. Birçok farklı partide siyaset yapıyorlar, hatta kimi zaman birbirleri ile kayıkçı kavgasına giriyorlar, fakat aslında hepsi aynı amaç için, yani bizzat kendi günlük çıkarlarını kovalamak için siyasal partilerde faaliyet yürütüyorlar.
Türkiye halkları da önlerine konulan oyunu her defasında; kızarak, üzülerek izliyor. Türk halkının en büyük trajedisi bu olsa gerekir. Her gün kafasından aşağı medyada, okulda, camide; vatan, millet, ezan, bayrak gibi kavramlar boca ediliyor, birçok masum insan bu kavramlar üzerinden manipüle ediliyor; fakat günün sonunda Türk halkı her defasında bir kez daha kendini aldatılmış, bir köşeye itilmiş hissediyor.
Şimdilerde birçok insan şaşkınlıkla; Recep Tayyip Erdoğan, Özgür Özel ve Devlet Bahçeli arasında; içinde entrika, tehdit ve yalan dolu gerilimli süreci heyecanla takip ediyor. Yıllarca iç ve dış düşmana karşı omuz omuza mücadele ediyoruz algısı üzerinden siyaseti domine etmek isteyen ‘Cumhur İttifakı’ bileşenleri şu aşamada kamuoyu önünde birbirleri ile tartışma noktasına geldiler.
Halbuki bir önceki yerel seçimler öncesinde Erdoğan/Bahçeli ikilisi özellikle CHP’yi vatana ihanetle suçluyor, CHP’liler de iktidara gelirlerse Erdoğan ve ailesini yolsuzluk ve hırsızlıktan yüce divana göndereceklerini iddia ediyorlardı.
Öyleyse ne oldu da işler bir anda tersinde döndü; AKP/MHP tartışmalı hale geldi, diğer yandan CHP ve AKP sürekli diyalog halinde kalmak için özel çaba sarf ediyorlar. Bunun aslında çok basit açıklaması var.
CHP tarafı yıllardır bir türlü yüzde yirmi beş barajını aşamıyordu; başta kendileri olmak üzere Türkiye’de hiç kimse CHP’nin bir gün tek başına iktidar olabileceğine ihtimal vermiyordu. Fakat Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu CHP’si Türkiye’de ilk defa yüzde 37,8’lik oy oranı ile AKP’nin iki puan önüne geçerek Türkiye’nin birinci partisi oldu.
Burada iki önemli şey var; bunlardan ilki AKP ile ilgili, AKP artık yolun sonuna gelindiğini biliyor. 7 Haziran sonrası şiddet ve kanla, 15 Temmuz sonrası kontrollü darbe ile ömrünü uzatan Erdoğan artık bir şansı daha olmadığını anladı. Tam da bu noktada olası bir CHP iktidarında kendini ve ailesini güvenceye almaya çalışıyor.
Türkiye’de son yirmi yılda iktidarını kaybeden bütün çevreler yargılandılar ve sahip oldukları bütün ayrıcalıklar ellerinden alındı. AKP ve Cemaat birlikte Kemalistleri Ergenekon davalarında devletin bütün önemli kurumlarından dışlayıp cezaevlerine gönderdiler. Bir dönemin etkili generalleri sadece cezaevine gönderilmekle kalmadılar, aynı zamanda rütbeleri sökülerek aşağılandılar.
Devran döndü bu kez Cemaat mensupları ve taraftarları, Erdoğan ve Ergenekoncular eliyle korkunç bir şiddet dalgası ile sadece devlet aygıtının değil bütün toplumun dışına itildiler. Ellerindeki her şeye el konuldu. Birçoğu ya cezaevine atıldı ya da sürgüne gönderildi.
Devlet içerisinde örgütlü ve bir kolu CHP’ye uzanan Ergenekoncu çevrelerin ne kadar gaddar olabileceğini Erdoğan herkesten daha fazla biliyor; onlarla yıllardır birlikte çalışıyor. Erdoğan CHP ile ipleri asla atmayacak, her zaman CHP ile bir yol bulmaya çalışacak. CHP üzerinden Erdoğan’ın cezaevine gönderdiği Ergenekoncu çevreler Erdoğan için artık her zamankinden daha fazla yakın bir tehlike haline geldiler. Erdoğan yeni CHP yönetimi ile kendinden sonrasına bir yol bulmak için yoğun bir çaba içerisinde olacak.
“Peki bundan CHP’nin ne çıkarı var?”
Asıl soru budur. CHP ve etrafındaki sermaye çevreleri, profesyonel politikacılar yıllardır başta İzmir ve Eskişehir olmak üzere birkaç belediyeye sıkışıp kalmışlardı; şimdilerde ise Türkiye’nin bütün büyük şehirlerinde CHP belediye başkanlıklarını almış durumda. Aslında Türkiye’de pratikte CHP ve AKP arasında objektif olarak bir tür koalisyon ortaya çıkmış durumda.
Merkezi hükümet AKP tarafından yerel yönetimler ise CHP tarafından kontrol ediliyor. CHP aslında yerel yönetimler üzerinden devletin ortağı konuma gelmiş durumda. İşte tam da bu yüzden CHP içerisindeki profesyoneller ve sermaye çevreleri asla Erdoğan’la en azından önümüzdeki birkaç yıl maraza çıksın istemiyorlar.
İşte Devlet Bahçeli bu objektif durum üzerinden “AKP ve CHP koalisyon yapsın; istiyorlarsa bu fiili durumu hukukileştirsinler!” diyor.
Türkiye’de objektif olarak artık Cumhur İttifakı bitmiştir; söz konusu ittifakın hiçbir karşılığı kalmamıştır. Bundan sonra Devlet Bahçeli ve Erdoğan çok isteseler bile Cumhur İttifakı sürdürülemez, geri sayım çoktan başladı.
Biz de hazırlığımızı buna göre yapmalı ve bu sürecin sonunda bir avuç rantiyeci çevrenin değil, demokrasi ve özgürlüklerin kazanmasını sağlamalıyız.