Aktüel Yorum

Aysel Tuğluk ve tüm hasta mahpuslara özgürlük!

Bir grup kadın aylar önce Aysel Tuğluk’a Özgürlük İçin 1000 Kadından Çağrı adı altında kampanya başlatmıştı.

Kampanyayı yürüten grup, 22 Mayıs 2022 Cuma günü “demans” teşhisi konulmasına ve yetkili sağlık kurumlarının hazırladığı “cezaevinde kalamaz” raporlarına rağmen, hala Kandıra Cezaevi’nde tutulan Aysel Tuğluk‘un son durumu ile ilgili Karşı Sanat Çalışmaları‘nda toplanan kalabalık bir kadın grubun katılımıyla basın toplantısı yaptı.

Basın toplantısı Aysel Tuğluk’un hayatını anlatan ve sanatçı Jülide Kural’ın seslendirdiği belgesel gösterimi ile başladı.

Basın açıklamasını Deniz Türkali’nin okuduğu toplantıda, Uzman Doktor Pınar Saip, Uzman Doktor Emel Gökmen, Avukat Elif Taşdöğen ve Aysel Tuğluk’un kuzeni ve gazeteci Gülsen Yüksel konuştu.

aysel-tugluk-5-scaled.jpg
Fotoğraf: Pirha

 

Basın açıklamasının tam metni şöyle:

‘Aysel Tuğluk’a Özgürlük İçin 1000 Kadın Çağrısı’yla yola çıkmıştık. Bir gecede binlerce kadın olduk. Şimdi ise çağrımıza ses veren binlerce kadın olarak Aysel Tuğluk şahsında binleri aşan hasta mahpusun yaşam hakkını savunmaya devam ediyoruz.

2 Ocak 2022’de, demans başlangıcı teşhis edilen ve cezaevinde hayatını tek başına idame ettirmede güçlük çeken Aysel Tuğluk için bir çağrı yaptık. Kadın örgütlerinden ve farklı çevrelerden birçok kadının, gazeteci, sanatçı, yazar ve akademisyenin katıldığı ortak bir tartışmayla Aysel Tuğluk ve Hasta Tutsaklara Özgürlük Kampanyası çalışmaları başladı ve bu girişim kamuoyuna da 1000 Kadın Kampanyası olarak yansıdı. O tarihten bugüne çalışmalarımız devam ediyor.

Kampanya kapsamında bir web sitesi kurduk, burada hem Aysel Tuğluk’a dair yazılara hem Tuğluk’un kendi yazılarına hem de farklı medya kuruluşlarında çıkan haber ve yazılara yer veriliyor.

İmza kampanyası 8 dile çevrilerek sürdürüldü, 54 ülkeden destek gördü ve aralarında dünyaca tanınan Angela Davis ve Silvia Federici gibi feminist yazarların da bulunduğu binlerce kişi kampanyaya imza verdi.

Pek çok kentte kadın platformları Aysel Tuğluk için kampanya çerçevesinde basın açıklamaları ve eylemler gerçekleştirdi, başta Aysel Tuğluk olmak üzere kadın tutsaklara dayanışma kartları gönderildi.

Aysel Tuğluk’un avukat olması nedeniyle de Türkiye’deki tüm barolara harekete geçme çağrısı yapan mektup gönderildi. Çağrımızla 20 baro tarafından Aysel Tuğluk’a ilişkin ortak yazılı açıklama ve birçok ilde avukatlar ve avukat örgütleri tarafından basın açıklamaları yapıldı.

Uluslararası kurum ve kuruluşlara, yazar ve gazetelere mektup gönderildi. Bu mektuplarla birlikte uluslararası alanda da bir kamuoyu oluştu ve birçok yazar ve gazete Aysel Tuğluk’un durumuna ilişkin yazı yazdı ve haber yaptı. Matbu basının yanı televizyon kanalları ve dijital medyada Aysel Tuğluk’un durumu gündemleştirildi ve birçok mecrada tartışmalar yürütüldü.

‘Aysel Tuğluk İçin Bin Kadın’ metnimiz, İngiltere’nin  tanınmış yayınevlerinden Pluto Press’in yayınlayacağı, Gültan Kışanak’ın Kürt Siyasetinin Mor Rengi  kitabının İngilizce baskısında yer alacak.

Kampanya çerçevesinde gelen imzalar, Adalet Bakanlığı, Adli Tıp Kurumu ve TBMM’ye Aysel Tuğluk ve hasta tutsakların durumunu anlatan bir dilekçe ile birlikte gönderildi. Bu dilekçeye yalnızca Adli Tıp Kurumu’ndan yanıt geldi, gelen ciddiyetten uzak yanıt, başvurumuzun gerekçesi olan taleplerimize yanıt vermediği gibi, sorumluluğu da üstünden atan bir yanıt oldu.

Kampanya kapsamında ulusal ve uluslararası alanda değerli akademisyen, yazar, sanatçı ve kadın örgütü temsilcisi kadınlar mesajlarıyla Aysel Tuğluk’la dayanışma gösterirken, yetkilileri de hukukun gerektirdiği  sorumluluklarını yerine getirmeye çağırdılar.

Kampanya kapsamında kadın avukatlar Avukatlar Günü’nün hemen ertesinde, 6 Nisan’da Kandıra Cezaevine giderek Aysel Tuğluk ile görüştü ve cezaevi önünde bir açıklama yaptı. Açıklamada Aysel Tuğluk’un bir an önce serbest bırakılması vurgusu yapıldı, barolara konuyu gündemleştirme çağrısı yapıldı. Aysel Tuğluk’un İstanbul Barosu üyesi bir avukat olması nedeniyle İstanbul Barosu’nu da harekete geçmeye çağırdık.

Bir siyasetçi ve hukukçu olan Aysel Tuğluk altı yılı aşkın bir süredir cezaevinde. Cezaevinde tek başına hayatını idame ettirmesinin gün geçtikçe imkansızlaştığı görmezden geliniyor. Siyasi saiklerle devam eden yargı sürecinde ve günlerce süren duruşmalarda, Aysel Tuğluk, SEGBİS salonlarında beklemek zorunda bırakılıyor.

Bizimle beraber birçok platformda çağrılar, eylemler ve kampanyalar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Sağlıklı yaşam hakkına ve insanca yaşama saygılı Aysel’in dostları, yoldaşları ve binlerce kadınla beraber mücadele sürüyor. Bugünkü buluşma bu mücadelenin bir parçasıdır.

Aysel Tuğluk’un yaşadığı ağır hastalığa ilişkin yetkili sağlık kurumlarının hazırladığı ‘cezaevinde kalamaz’ raporlarının dikkate alınmasını, hukuka, insan haklarına uygun bir karar verilmesini, Aysel Tuğluk’un derhal serbest bırakılarak tedavi olmasının sağlanmasını, bunun için derhal harekete geçilmesini talep ediyoruz. Bu talepler bugün 54 ülkeden 6 bini aşkın kadının imzasını, çok daha fazla kadının irade beyanını taşıyor.

Aysel Tuğluk’a karşı geliştirilen haksız tutumun aynı zamanda kadın mücadelesine yönelik tutumun da bir göstergesi olduğunu biliyoruz. Kadın mücadelesinin ve barış mücadelesinin bir parçası olan Aysel Tuğluk’a yaşatılanlar, biz kadınların haklarımız ve hayatlarımız için sürdürdüğümüz mücadelenin gerekçelerinden birisidir.

Bir kere daha vurgulamak isteriz; Kadınların değiştirme gücü ve potansiyeli karşısında hafızalarımızı yok ederek kazanımlarımızı elimizden alacağını zanneden sistem uygulayıcıları yanılıyor.  Aysel biz kadınların yoldaşı ve kız kardeşi. Aysel’in sağlığının geri dönülmez bir aşamaya doğru ilerlemesini izlememizi kimse bizden beklemesin. Onurlu ve insanca yaşama hakkına sahip çıkıyoruz.

Bugün Aysel Tuğluk’un sağlık sorunlarının ciddiyetinden bahsediyorsak eğer, bunun en önemli sebebi haksız şekilde ve politik saiklerle hapiste tutulması ve annesinin cenazesinde kendisine, emniyet güçlerinin gözleri önünde, hiçbir adalet anlayışında yeri olmayan, büyük bir travma yaşatılmış olmasıdır.

Bunun, tüm kadınların gasp edilmeye çalışılan hakları ile de ilgisi vardır. Kolektif olarak kontrol edilmeye çalışılan kadınlıkla, kadınların siyaset yapma hakkıyla, barış ve insan hakları mücadelesi ile yani özcesi hepimizin özgürlük hakları ile ilgisi vardır.

Aysel Tuğluk şahsında tüm hasta tutsaklarla dayanışma çağrımızı yinelerken, Aysel Tuğluk için insanca yaşam koşulları ve tedavi imkânı sağlanıncaya ve tahliye edilinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi duyuruyoruz.”

y.jpg
Fotoğraf: Yeşil Gazete

 

“Mahkûm olmak da hasta olmak da sorun”

Cezaevlerinde sağlık koşullarını eleştiren Uzman Doktor Pınar Saip, “Nitelikli sağlıklı koşulların olmadığı ortamda mahkûm olmak da hasta olmak da büyük sorun. Bugün de bununla karşı karşıyayız. Bu sorunları sadece Aysel değil birçok kişi yaşıyor. Hasta mahkumların da dışarıdaki tutuklular gibi sağlık hizmeti alma hakkı var. Aynı zamanda biz hekimler karşımıza gelen mahkûm hastanın dosyasında suçunu görebiliyoruz. Bu büyük bir ayrıma sebep oluyor. Biz hekimlerin hekim etiği doğrultusunda hareket ederek tercihimizi hastanın iyileşmesinden yana kullanmalıyız. Aysel Tuğluk için Adli Tıp Kurumu’nun kararı tekrar değerlendirmesi gerekiyor. Artık cezaevlerinde sürekli hekim yok. Sürekli hekim olması önemli. Çünkü hasta kayıtlarını, süreci düzgün takip ediyorlar. Sevk geç alınıyor, ambulanslar yetersiz. Bu sebeple gecikmeler sürekli oluyor. Hastaların bütün bir şekliyle değerlendirildiği bir kuruluşa ihtiyaç var hapishanelerde. Aynı zamanda hastalar sağlık hizmetine ulaşabiliyorlar mı, bununla ilgili denetim yapılması gerekiyor. Hapishane koşulları demans hastalığı için daha da kötüleştirici etki” dedi.

“Demans hastası, bir gün dahi hapishanede kalmamalı”

Demans hastalığının özellikleri ile ilgili bilgi veren Uzman Doktor Emel Gökmen şunları söyledi:

Demans hastalarının bakımları ya sağlık çalışanları ya da hastanın yakınları tarafından yapılmalıdır çünkü psikolojik olarak etkileyecektir. İnsan hakları bakımından ve mahkûm arkadaşlarının da hakları bakımından Aysel Tuğluk’a bakmalarını istememeliyiz. Yarın değil bugün bir şey yapılması gerekiyor. Hapishanede bir gün daha kalması onun hastalığının süreci için iyi değil… Kendisi ile ilgili verilen raporlar çelişkili. Uzman bir ekip Aysel Tuğluk’u bir an önce ziyaret edip hastalığına dair rapor görüş yazmalı. İnfaz ve yargılaması ertelenmeli tedavisine hemen başlamalı.

Savcı, Sağlık kuruluşlarının verdiği bilgiye rağmen infazda ısrar ediyor

Aysel Tuğluk’un hastalığının teşhis aşamasını ve hukuki sürecini Avukat Elif Taşdöğen anlattı:

İlk başta Aysel Tuğluk’a Alzheimer teşhisi konuyor. 6 aylık bir süreç sonunda Demans teşhisi konuyor ve Aysel Tuğluk’un yalnız kalamayacağı, temel ihtiyaçlarını yalnız gideremeyeceği raporlanıyor. Tüm bunlara rağmen tahliye edilmiyor. Savcı, sağlık kuruluşlarının verdiği bilgi doğrultusunda infaz durumunu erteleyebilir veya mahkumiyete ara verebilirdi ama ısrarla dar bir pencereden bakarak karar veriyor.

“Ölümüne beş kala tahliye edeceklerse söylesinler”

Aysel Tuğluk’un yeğeni Gülsen Yüksel hastalık sürecinden bahsederken, “Aysel’in unutkanlıklarını başlangıçta annesini kaybetmesinin, cenazede yaşanan olayın ve cezaevinde olmasının bunalımıyla ilgili olduğunu düşündük. Daha sonra pandemi koşulları da unutkanlığını artırdı. Bir iki ay boyunca hastaneye gidip hastalık kapmasından da korktuk. Şu an yaşıt iki insan gibi konuşamıyoruz. Bir çocuk gibi ve ben de onunla bir çocukla konuşur gibi konuşuyorum. Aysel’i ölümüne beş kala tahliye edeceklerse söylesinler” dedikten başka şu noktalara vurgu yaptı:

Aysel Tuğluk’un annesi ‘hatun halamızın’ kaybına alışamamışken, onunla yüzleşememişken onun yaralarını saramamışken Aysel’in böyle olması hepimizi şoke etti. 12 Temmuz 2021’de teşhis konuldu. Pandemi süreci hastalığını biraz daha hızlandırdı. ‘Orada gecikme yaşadık mı acaba?’ diye düşünüyorum. Demansla ilk kez karşılaşıyoruz bilmiyorduk bu hastalığı. İlk gittiğim zamanlarda ziyaretine ‘unutkanlık var’ diyordu. B12 alıyor geçer sanıyorduk. Kimsenin bilgisi olmadığı bir hastalık demans, bizim de aklımıza gelmiyordu. Hastalığı öyle hızlı ilerliyor ki yarım saat daha o koğuşta kalmaması lazım. Ruh hali hep şaşkın çocuksu ürkek. Hastalığı anlamak için ona soru soruyorum mesela çoğunu bilemiyor. Hangi yılda olduğumuzu bilemedi, Türkiye’nin ilk kadın başbakanı sordum, bilemedi. Cümle kuramıyor, paragraf yok zaten. Biz ilk başta bırakılır diye düşündük, devletin bu durumuna rağmen onu cezaevinden bırakmayacağını düşünmedim.

Neden?

Aysel Tuğluk tipik bir Dersimli kadındı. Samimi, inatçı ama karşılık gördüğünde bir o kadarda duygu dolu bağlılık gösteren dost bir insandı.

Karşılaştığımızda dost sohbetlerimiz çok olurdu. Ne kadar da güleç ve samimi yaklaşırdı. Karakter özellikleri, yeğeni Gürsel Yüksel’inde anlattıklarıyla beraber düşünüldüğünde Aysel Tuğluk asıl kırılmayı annesinin ölümüyle yaşamış.

Hele de faşistlerin, Ankara’da “Burası Türk-Müslüman mezarlığı, buraya Kürt-Alevi gömülemez” diyerek annesinin na’şını mezardan çıkarmaları yok mu ya? Orada kopuyor…

Herhalde bu kadarı çok çok ağır geliyor.

Sonrası geliyor… Demans gibi tehlikeli bir hastalığı ile ilgili Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Kurulu tarafından oybirliği ile “cezaevinde kalamaz” raporlarına rağmen salıverilmiyor, cezası bile ertelenmiyor.

Bunca zulüm neden?

Celalettin Can

78'liler Girişimi Sözcüsü, HDP MYK ve PM Üyesi
Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu