Aktüel Yorum

Fidan ne anlatıyor?

Haber şöyle: Hakan Fidan “PKK Irak’ın her yerini kanser hücresi gibi sarıyor. Bu artık bizim sorunumuz olmaktan çıkıp Irak’ın bir milli güvenlik sorununa dönüştü” diye konuştu.

Hoppala!.. Nasıl oldu bu iş? Tam bitiyorlardı, hani Pençe- Kilit tam kapanıyordu, Türk ordusu mürekkep damlası gibi Irak’ta yayılıyordu… Meğer durum böyle değilmiş, PKK Irak’ın her yerini kanser hücresi gibi sarıyormuş! Irak büyük bir tehlike altındaymış! PKK artık Türkiye’nin sorunu olmaktan çıkmışmış, Irak’ın milli güvenliğini mahvedecek bir soruna dönüşmüşmüş!

Bu sözlerin arkasında şu yatıyor: Türk ordusu Irak topraklarında, artık Irak’ı kurtarma misyonunu yüklenmiş.

Aynı demeçte bir de şu var: “Bakan Fidan ayrıca terör örgütü PKK/YPG’yi işaret ederek ‘Bununla savaşmamız, bunun elindeki petrolü, enerji kaynaklarını Suriye halkına geri vermemiz gerekiyor.”

Şu işe bakın. Irak’ı kurtaracak, Suriye’ye  petrol verecek.

Bu tuhafın da ötesi, hem Suriye’yi, hem de Irak’ı güldürecek laflar. Türk devletinin her iki devletle yürüttüğü diplomatik ilişkilerde kullandığı argümanlarsa Fidan’ın işi zor. Şu argüman nasıl anlaşılır: “Biz kendimiz için hiçbir şey istemiyoruz, ne yapıyorsak Irak ve Suriye için yapıyoruz.”

Ne yapıyor? Irak devletinin topraklarında mürekkep damlası gibi yayılıyor, Suriye’nin topraklarını işgal etmiş, çoktan beri de ilhak aşamasına tırmanmış. Suriye’de kaç kilometre kare toprak Türkiye’nin elinde ve Irak devletinin topraklarında kaç kasabaya girdi, kaç kalıcı askeri üssü, kaç MİT bürosu var? Fidan kuzu postuna bürünmeye çalışıyor da post küçük, kurdun kulakları meydanda.

Erdoğan geçtiğimiz gün şöyle dedi: “Nüfuz alanlarımızı yayıyoruz.” Promterden çıkan bu sözü doğal olarak onun kulakları duymuyor. Ama Şam ve Bağdat sağır değil.

Vikipedi’de Sykes-Picot Anlaşması’nı izah için verilmiş haritanın altında şunlar yazılı:

“Fransız (mavi), İngiliz (kırmızı) ve Rus (yeşil) idare ve nüfuz alanları. 16 Aralık 1915’te Sykes’ın belirttiği üzere, Akra’nın “A”sından Kerkük’ün “K”sine çekilmiş çizgiyle ayrılmış Doğu-Güneydoğu Anadolu, Mezopotamya, Filistin ve Şam bölgeleri[…1]

“Nüfuz alanı” terimi, eski sömürgeci, sonra emperyalist, şimdi küresel ve bölgesel emperyalist politikaya ait bir terim. Ekonomik pazarların paylaşılmasında rakip devletlerin aleyhine nüfuz alanlarını genişletme politikası, dün iki dünya savaşının, bugün de Üçüncü Dünya Savaşı’nın temel sebebidir.

Erdoğan Türk devletinin bölgesel emperyalist “nüfuz alanlarını genişletme” politikasını ilan etmiş, bunun dış dünyada nasıl anlaşıldığını çok iyi bilen Fidan durumu kurtarmaya çalışıyor. “Biz kardeşimiz, canımız ciğerimiz Irak ve Suriye devletlerine yardım etmekten başka hiçbir şey istemiyoruz” demeye getiriyor.

Ancak mızrak çuvala sığmaz. Şu on gün içinde üç skorsky helikopterini ve pek çok SİHA’sını kaybetmiş ve bir süredir gerillanın havadan saldırılarıyla şaşkına dönmüş Türk devleti bocalıyor. Yanlış hatırlamıyorsam son 12 yılda gerillanın düşürdüğü helikopter sayısı 12-13 kadarken, on günde 3’ünün düşürülmesi, sayılara bakanların yeterince kavraması mümkün olmasa da olağanüstü önemde bir sonuçtur. Bunu anlamak için bilmemiz gereken şudur: HAMAS şu ana kadar İsrail’in tek bir helikopterini düşüremedi. Üstelik HAMAS gerilla gibi dağlarda değil. Onun demir raylara oturtulmuş uçak savar topları var. Bu toplar tonlarca ağırlıktadır. Otomatik yüzlerce mermi yakabilmektedir. Gerillanın sabit hava savunma bataryaları yok. On gün içinde 3 helikopterin düşürülmesi, Türk ordusu için büyük bir tehlike yaratmıştır. Tepelere inşa ettiği muazzam mevzilere Skorskylerle lojistik ve askeri indirme imkanları sınırlanmıştır. Böylece o tepedeki Türk askerleri böyle giderse kendi inşa ettikleri betonların arasında hapsolma tehlikesiyle yüz yüzedir.

Bir de şu ekonomik kriz koşullarında üç helikopterin yerine üç helikopter koymanın bedelini düşünün. Skorskyler 5 milyon dolarla 25 milyon dolar arasında fiyatlarla satın alınıyor.

Demek istediğim şudur: Türk devleti artık kendi imkanlarıyla gerillaya karşı savaşı devam ettirme imkanlarını tüketmeye başlamış, Suriye ve Irak devletlerini HPG’yle savaşa razı etmek için çırpınıyor. Denebilir ki Türk devleti NATO’nun desteğine sahiptir. Sahiptir ama bu desteği milyarlarca dolar vererek elde ediyor. Düşürülen helikopterler ABD’den satın alınan helikopterlerdir. Aynı zamanda Türk devleti henüz NATO için güvenilir bir müttefik olmaktan çok uzakta bulunuyor. Pentagon’un eğittiği generaller ve albaylar şu anda hapisteler. Bugünkü aşamada Türk devleti HPG ve YJA-Star gerillalarına karşı Suriye ve Irak devletleriyle anlaşmak zorunda.

Fidan, Irak’ı kandırmak için “PKK Irak’ta kanser hücreleri gibi yayılıyor” derken, Türk devletinin yıllardır yürüttüğü işgal saldırılarının fiyaskoyla sonuçlandığını itiraf etmiştir.

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Reklamı engelleyerek iyi yapmışın, yazıya odaklanmakta fayda var.