Aktüel Yorum

Hizbulkontra cumhuriyeti

Diyarbakır-Tavşantepe mahallesindeki küçük Narin’in kaçırılıp kaybedildiği 21 Ağustos’tan beri üstünden 38 gün geçti. İlk günlerdeki abartılı sözde operasyonlardan, medyaya yansıtılan görüntülerden kirli bir senaryonun gündeme konduğu belliydi. Bu kadar gürültüden ve her gün ele geçirilen yeni “delillerden” sonra gelinen nokta sıfıra sıfır, elde var sıfırdır!

Tutarsız bilgiler, ifadeler, sanıklar ve yalancı tanıklardan sonra elimizde kalan tek gerçek, küçük kızın suda çürütülmüş cenazesi.

Sansasyonel haberlerle aktarılan jandarma operasyonları, basın açıklamaları ve TV programlarından sonra ortalık yeniden sessizliğe bürünüyor. Herkesin gözü önünde cereyan eden bunca olaydan sonra yeniden karanlığa gömülmeye doğru giden cinayet adliyenin tozlu raflarındaki onbinlerce dosya arasında yeni bir “faili meçhul” mü olacak?

İki hafta önce şöyle yazmıştık:

“Olay, yani bu kanlı ve vahşi cinayet bütün failleriyle açığa çıkarılacakmış da, sorumlular en ağır şekilde cezalandırılacakmış da…

Bütün dünyanın gözü önünde haftalarca yapılan şovdan, sayısız senaryo oynandıktan sonra bu laflara kim inanır? Ayrıca AKP milletvekili olan Galip Ensarioğlu gibi aile dostları bu aileyi kurtarmak için her şeyi yapıyor ve yapacaktır. Siz, bırakın en ağır biçimde cezalandırmayı da, hukuken normal bir yargılama olması için kirli ve kanlı ellerinizi yargının üzerinden çekin, yeter. Ama ne gezer.

O günden sonra her gün kamuoyuna verilen sözler, “…cek, …caklı” vaatler havada kaldı. Hepimizin gözü önünde dosya yavaş yavaş kaybedilip rafa kaldırılıyor.

Erdoğan bir yandan MHP’li çeteleri, bir yandan da Hizbullahçı çeteleri “kurtarıp” yeni görevlere tayin ediyor.

Resmi devlet güçlerinin ve yasalarla kurulmuş JİTEM, Korucular vb. örgütler eliyle yapamadığı katliamları ve infazları Hizbullah, Mafyalaşmış faşist çeteler eliyle kolaylıkla yapıyor. Sokağa egemen olan bu tip hırsız uğursuz-tetikçi çeteleri her yeri kaplamış bulunuyor. Bu çeteleri ister yurtsever siyasetçilere karşı, ister Sinan Ateş gibi kendi içlerindeki muhaliflere karşı tetikçi olarak sahneye sürüyorlar.

93 sonrası yaygın olarak saldırıya geçen Hizbullah çeteleri iyice deşifre olup işe yaramaz hale gelince yakalananlar yargılanmış ve mahkum olmuştu. Ama Erdoğan onları da kurtarmanın yolunu buldu:

“Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin “terör suçları”nda 10 yıl ve üzerine tutuklu kalanların tahliyesini öngören kararı ışığında Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde kalan Hizbullah Davası sanığı beş kişiyi dün gece (3 Ocak) tahliye etti. 2011”

 AKP affıyla hapisten çıkan Hizbullahçıların bir kısmı kaçtı, geri kalanları Hüda-Par’ı kurup yeni görevlerine başladı. Hizbullah da Hüda-Par da kelime anlamı olarak “Allah’ın Partisi” demektir. Halk bu sahtekarları deşifre etmiş ve Hizbülkontra demiştir. Dinle imanla, Allahla kitapla hiçbir ilgileri olmasa da bu kavramları kullanırlar. Görevleri eski “Komünizmle Mücadele Dernekleri” gibi ırkçı-sömürgeci-faşistlerle birlikte halka saldırmaktır. Erdoğan bu çeteleri Cumhur ittifakına alarak yeniden sahneye sürmüş ve elebaşılarını vekil yaparak mükafatlandırmıştır.

İşte Hizbullah’ın en kanlı günlerinde yuvalandığı Tavşantepe köyü şimdi de Hüda-Par’ın üssü ve de AKP’li Ensarioğlu’nın kadim dostudur. Aile kendisini Fatih’in hocası Molla Gorani soyuna bağlayıp asalet taslamaktadır. Ama esas rolleri Ermeni soykırımındaki katliamcılıkları ve Ermeni mülküne çökmeleridir. Medyadaki kuru gürültüyle-kargaşayla toza dumana bulanan Narin’in köyü budur.

Narin Kuran kursuna gitmektedir, kursa giderken kaybolmuştur. İtirafçı sanık her gün camide, Narin’in babasının yanında saf tutmaktadır. Hepsi akraba olan bir köyde hala cinayetin faili meçhuldür!

Madem ki hukuk işin içinden çıkamıyor, en iyisi bu dosyayı Hulusi Akar’a havale edelim ki, halka Allah korkusu verip çözsün! Yoksa gözümüzün önünde sanıklar arazi olurken dava faili meçhul’e gidecek!

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Reklamı engelleyerek iyi yapmışın, yazıya odaklanmakta fayda var.