“HUKUK DEVLETİ” “MAFYA DEVLETİ”NE DÖNÜŞÜRKEN
ya da DALTONLAR, FERGİO HOUSE VD.’LERİ…[1]
SİBEL ÖZBUDUN
“Mafya, bizdeki kapitalizmin en iyi örneğidir.”[2]
Afallatıcı bir ülke burası… İnsan her “Yok, bundan sonra hiçbir şey beni şaşırtmaz,” dediği anda ortaya çıkan bir olayla yeni bir şaşkınlık deryasına gark oluyor.
Bu kez ne mi oldu? Haber gözünüzden kaçmış olabilir. Şöyle diyor: “Kamuoyunda Fergio House oluşumunun kurucusu olarak bilinen Ferhat Günay, Daltonlar çetesi tarafından tehdit edildi. Ferhat Günay, Show TV’ye verdiği röportajda Daltonlar tarafından tehdit edildiğini ve 3 milyon euro para talep edildiğini açıkladı. Daltonlar çetesinin üyesi olan ‘Timo Can’ ismini kullanan kişi sosyal medya hesabından Fergio House’u etiketleyerek, ‘Ya bize yar olacaksın ya da bir kurşuna’ mesajı paylaştı.”[3]
Buraya dek şaşırtıcı bir şey yok. Alışageldiğimiz, bildiğimiz bir mafya (“bozuntusu”) , bir haraç öyküsü… Nelerini gördük, değil mi? Ama işin ayrıntılarına girdikçe, şaşkınlıktan alamıyorsunuz kendinizi…
Öncelikle neymiş bu “Fergio House”? Ona bakalım:
“Fergio House kamuoyunda ilk olarak İstiklal Caddesi’nde dolar dağıtan grup olarak tanındı. Sosyal medya platformları üzerinden pornografik içerikler paylaşan, ‘malikane’ denilen evlerde özel partiler düzenleyen gruba yönelik operasyon yapılmış ve Ferhat Günay tutuklanmıştı. Grubun 85 milyon lira değerindeki taşınmazına da suç gelirleriyle alındığı gerekçesiyle el konulmuştu. Grubun lideri olarak bilinen Ferhat Günay, 7 aylık tutukluluğunun ardından geçen temmuz ayında tahliye edilmişti.”[4]
Ferhat (ve ikiz kardeşi Serhat) Günay ile avanesi hakkında “insanlara hayvan tasmaları takılarak hayvani içgüdülerin sergilenmesi yönünde dürtülere hitap etmek amacıyla’ fantezi ürünü kıyafet ve eşyalar kullanıl”ması dahil, “müstehcen yayınların yayımlanmasına aracılık etmek” suçlamasıyla 3 yıl hapis istemiyle dava açılmış.[5] Bilin bakalım Ferhat Günay kendini nasıl savunmuş? “ Bildiniz: “Vatanımıza ve ülkemize bağlıyız”[6]… Ve daha da iyisi: “Amacımız özgürleşmek”![7] Uzatmayayım, bu “vatansever”, “özgürlükçü” (!!!) Günay biraderler 7 aylık bir tutukluluğun ardından her nasılsa tahliye edilmişler.
“Daltonlar” tam bu noktada devreye giriyor.” Onlar da kim mi?
Adları Wikipedia’ya geçmiş mafyatik bir örgütlenme. Liderleri Barış Boyun adlı bir kişi. Beyoğlu’nda bir sokak çetesi olarak işe başlayıp, sonra çapı genişletmişler. Kolombiya kartellerine özenip motosikletli bir suikast timi oluşturmuşlar. Yasadışı bahis, gasp, haraç, silah kaçakçılığı ve sonunda kaçınılmaz olarak uyuşturucu işi… Balkanlardaki uyuşturucu organizasyonlarına taşeronluk… Rivayet odur ki, Sarallar’a ait Alüminyum fabrikasına gerçekleştirmeyi planladıkları bombalı saldırı, İtalyan polisinin sağladığı istihbarat sayesinde son dakikada önlenmiş. [8] Ardından, kendilerini İtalya’ya geçirecek muhreç bir eski MİT mensubunun kendilerini rakip çeteye satması sonucu beş çete mensubunun Atina’da motosikletli suikastçılar tarafından öldürülmesi…[9] Barış Boyun’un 22 Mayıs 2024’te Türk-İtalyan ortak operasyonla yakalanmış, ancak Avrupa’daki “suç dosyası” kabarık olduğundan, Türkiye’ye iade edilmemiş…
“Bu” Daltonlar çetesi, medyada geniş yankı bulan haberlere göre, Savcılık iddianamesinde pornografik yayın ve seks ticaretiyle suçlanan Fergio’culardan üç milyon Euro talep etmiş… Sosyal medya üzerinden! Haberi okumaya devam edelim:
“Timo Can isimli çete üyesi, 19 Ağustos’ta Fergio House hakkında bir paylaşım yayımladı. Tehdit mesajları içeren paylaşımda şöyle denildi:
‘Fergio kendini devletin kollarına atarak kendi yaptığı pisliğin üstünü bizim ismimizle temizlemek istiyor. Biz sana bu fırsatı vermeyeceğiz. Depremzede kızların geçimini sağlayıp sonrasında pornografi içeriklerle reklam yüzü olarak kullanmanın bedelini çok ağır ödeyeceksin. Başka grupları araya sokarak arabuluculuk yapmasını istiyorsun. Bize haber yollatmayı biliyorsun. Haberlere farklı bize farklı konuşuyorsun. Seni fonlayanlar elde ettiği görüntüler ile devlet içinde her türlü işini hâllettiriyor, büyük ihalelere imza atıyorlar. Adnan Oktar çetesinden daha tehlikelisiniz. Amerika’daki Epstein’in yaptığını Türkiye’de yapmak istiyorsun. Kendini kime atarsan at ya bize yar olacaksın ya da bir kurşuna.’”[10]
Evet, gasp, haraç, suikast, uyuşturucu… velhasıl hakkındaki “suç dosyası” bir hayli kabarık bir mafya örgütü, “mahallenin namus bekçiliği”ne soyunmuş… “Vatanına ve ülkesine bağlı”, “özgürlükçü” bir porno tacirinden haraç istiyor… Onu “kurşunlara yar etmek”ten dem vuruyor. Daha da vahimi, pornocunun servis ettiği görüntüler sayesinde bir takım kişilerin “devlet içinde her tülü işlerini hâllettiklerini, büyük ihalelere imza attıklarını” öne sürüyor. Ve tüm bunlar, açık sosyal medya hesaplarından oluyor… Apaçık…
Savcılardan ise tık yok… Trafikte önünü kesen avukata silah çeken savcıyı[11], Adnan Oktar örgütü ile ilişkili olduklarından dolayı yargılanan hâkim ve savcıları[12], bir başsavcının ifadesiyle “yargı içinde oluşmaya başlayan çete ve çetecikleri”[13] duyuyoruz, ama sosyal medya üzerinden ortalığa saçılan rezillikleri, havada uçuşan tehditleri “bir dakika durun, neler oluyor,” deyip soruşturma başlatanını duymadık…
Yargıda olup da bit(mey)enler sayesindedir ki, adalet kurumlarına güven, “dip yapmış” durumda.[14]
Devleti adaleti sağlayabileceğine olan güven yitince de boşluğu “vigilante”ler doldurmaya kalkışıyor. Yani Cambridge sözlüğüne göre “özellikle polis gibi resmi örgütlerin suçu etkin biçimde kontrol edemediğini düşündüğü için, suç işleyen kişi(ler)i gayrıresmi yollardan yakalayıp cezalandırmaya kalkışan kişi”(ler)[15]…
Türkiye’de “vigilante’lik giderek geçer akçe hâline geliyor. Yurdum genç insanları, bu kendinden menkul “namus ve ahlâk bekçileri”ne alkış tutuyor, “depremzede kızların namuslarının korunmasını” onlardan bekliyor. Tıpkı yakın geçmişte mevcut iktidarın elinde heder olup gitmiş adalet duygusunun ihyasını “ülkücü mafya”cı Sedat Peker’den beklediği gibi…
Üstelik bu arızi, muhalefeti hükümete taşıyacak bir seçimle düzelebilecek bir durum değil. Aksine, bu ülkede AKP eliyle yerleşikleştirilen “şahsım rejimi”nin bir getirisi; üstelik dünyadaki neoliberal-otoriter-neofaşist trend’le de uyumlu. Trump, Orban, Modi, Meloni, Bolsonaro, Milei…. Her biri kendi ülkesinde yargıyı iktidarın emrine verme konusunda manevra üstüne manevra yapıyor. Yargı iktidara, iktidar da “tek adam”a bağlandıkça, çürüme de kökleşip derinleşiyor. Egemen sınıfın hukuku, egemen(ler)in elinde deformasyon, giderek başkalaşıma (metamorfoz) uğrayarak kendi hayaletine dönüştükçe, (bir sermaye birikimi -yoksa “transferi” mi demeli?- rejimi olarak) “mafyalaşma” kaçınılmaz hâle geliyor. Sırtını iktidara ve devlet güçlerine yaslayan yeni bitme, gözükara bir sermaye “sınıf”ı gözüne kestirdiği zeytinlik, kıyı, gökdelen, banka, şirket, artık Allah ne verdiyse, üzerine çöreklenirken, daha küçük çaplılar da bu pay kavgasına katılmaktan kendilerini alamıyorlar. Kimi zaman da umudunu yitirmiş, can derdindeki halkın desteğini alabilmek için “vigilante” kılığına bürünerek. Sedat Peker, bu duruma en yetkin örnek, kanımca… Öyle anlaşılıyor ki Daltonlar da Sedat Abi’lerinin izinden gidiyorlar.
Tekrar ediyorum, bu “bize özgü” bir olay değil. Bakın, Macar hukukçu ve sosyolog Profesör Zoltan Fleck, Macaristan’da yargının iktidarın kontrolü altına alınması sürecinde ortaya çıkan “mafyalaşma”yı enine boyuna irdelediği makalesinde böyle bir sürecin olası sonuçları konusunda neler diyor:
“Mafya devlette hukukun kültürel köklerine ve toplumsal kaynaklarına, teamüllerine sıkça atıfta bulundum. O yüzden hukuk sisteminde böylesine kalıcı bir dönüşümün sonuçlarının ne olabileceğini sorusunu sormak konuyla alâkâsız olmayacaktır. İktidar yapısındaki değişiklikler ile ortadan kaldırılabilecek veya hukukun üstünlüğüne yönelik beklentilerin karşılanmasıyla onarılabilecek bu karakteristik özellikler burada açıklanan birbiri ile karışmış sorunlar için yalnızca yüzeysel bir tedaviye işaret etmektedir. Mafya devletin otokratik kökleri, toplumsal normlar üzerindeki etkisi ve hukuk sistemi ve toplumla ilişkilerinde ortaya çıkan veya tahkim edilen özellikleri kalıcı hâle gelebilir, hukukun üstünlüğünün toplumsal olarak içselleştirilmesine engel olabilir. Hukuktan kaçınma, güvensizlik ve yolsuzluklar eliyle tahrip edilen Devlet – özne ilişkisi her ne kadar mafya devlet tarafından yaratılmadıysa da varlığı bu özelliklere dayandırılarak bunlardan kaçışı imkânsız hâle getirilmiştir.”[16]
Velhasıl, neoliberal otoriteryanizmin, haydi adını koyalım, neofaşizmin bildiği tek türkü var: egemen hukukun çürütülmesi. Bu ise, karşı duracak bir devrimci atılımla karşılanmadığı ölçüde bir toplumsal çürümeye tahvil oluyor…
22 Ağustos 2024 12:01:34, Muğla.
N O T L A R
[1] Kaldıraç Dergisi, No:278, Eylül 2024…
[2] Marlon Brando.
[3] Osman Çaklı, “Daltonlar’ın Hedefi Bu Kez Fergio House: Ya Bize Ya Bir Kurşuna…”, https://www.gazeteduvar.com.tr/daltonlarin-hedefi-bu-kez-fergio-house-ya-bize-ya-bir-kursuna-haber-1714406
[4] ay
[5] Musa Kesler, “Fergio Bey ve Kölelerine 3’er Yıl İstendi”, Hürriyet, 21.07.24, https://www.hurriyet.com.tr/gundem/fergio-bey-ve-kolelerine-3er-yil-istendi-42492637
[6] Kesler, ay.
[7] Çaklı, ay.
[8] “Barış Boyun’un suikast planları ifşa oldu: ‘Bütün Türkiye konuşacak’”, Gazete Duvar, https://www.gazeteduvar.com.tr/baris-boyunun-suikast-planlari-ifsa-oldu-butun-turkiye-konusacak-haber-1693982
[9] Vikipedi, “Barış Boyun”, https://tr.wikipedia.org/wiki/Bar%C4%B1%C5%9F_Boyun
[10] Çaklı, ay.
[11] “İzmit’te savcı avukata silah çekti”, Çağdaş Kocaeli, 21.08.2024, https://www.cagdaskocaeli.com.tr/haber/21391594/izmitte-savci-avukata-silah-cekti
[12] Barış Terkoğlu, “Hâkimlerin Yargılayacağı Hâkimler”, Cumhuriyet, 22.08.2024, https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-terkoglu/hakimlerin-yargilayacagi-hakimler-2239994
[13] İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın HSYK’ya gönderdiği yazıdan. Timur Soykan, “Başsavcının Rüşvet Çığlığı”, Diken, 13.10.2023, https://www.diken.com.tr/timur-soykan-bassavcinin-rusvet-cigligi/
[14] Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) ‘Bir Bakışta Hükümet 2023’ raporuna göre “Türkiye yargıya güvende 38 üye ülke arasında 36’ncı, sıralamaya 7 aday ülke dahil edildiğinde ise 40’ıncı oldu. 2010’da yüzde 59 olan yargıya güven 2020’de yüzde 37, 2022’de ise yüzde 33’e kadar geriledi.
Türkiye, 45 ülke arasında sadece Slovakya, Kolombiya, Kore, Brezilya ve Şili’yi geride bıraktı. Dünya Adalet Projesi’nin 2022 Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde de Türkiye, 0.42 puanla 140 ülke arasından 116. sıraya yerleşti. Türkiye; Zambiya, Kenya, Sierra Leone, Lübnan, Rusya, Nijer, Guatemala, Angola, Mali ve Meksika gibi ülkelerin gerisinde yer aldı.”
Bu bağlamda, “Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) tarafından 2022 yılında yapılan bir araştırmaya göre; vatandaşların sadece yüzde 15.7’si yargının bağımsız olduğunu düşünürken, yargıya güvendiğini ifade edenlerin oranı yüzde 18’de kalıyor.” (“Yargıya Güven Endeksinde Sondan İkinciyiz! Bütün Sorun Bu Karnede”), Gazete Memur, 20.08.2023, https://gazetememur.com/gundem/yargiya-guven-endeksinde-sondan-ikinciyiz-butun-sorun-bu-karnede,LDdIBswfKEung2TzK9KHKg)
[15] https://dictionary.cambridge.org/tr/s%C3%B6zl%C3%BCk/ingilizce/vigilante
[16] Zoltan Fleck, “Mafya Devlette Hukuk”, Periodicum Uris, Eskişehir Osmangazi Üniv. Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, Ocak 2024 ss. 101-112 .(çev.: Anıl Aygen).