Aktüel Dünya

İlişkilerde bağlı mısınız yoksa bağımlı mı?

DR. FEYZA BAYRAKTAR - Diken

Sağlıklı ilişki kurabilmenin oldukça zor olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Özellikle son yıllarda ilişkilerin -deyim yerindeyse- iyice suyu çıktı. Birine değer vermek, saygı duymak, onunla empati kurmak ve bir ilişkiye yatırım yapmak saflık olarak değerlendiriliyor. İnsanların çoğu gününü gün etme peşinde koşarken kendi çıkarları için başkalarını rahatça harcayabiliyor.

Öte yandan bu tablonun tam aksi durumlar da mevcut. Hele ki bizim gibi insanın saçını başka bir insan için süpürge ettiği ilişkilerin yüceltildiği toplumlarda aksi durumlara örnek teşkil edebilecek birçok ilişki türü de görmek mümkün. Bu ilişki türlerinden bir tanesi de bağımlı ilişkiler. Yani ya bir türlü bağ kuramıyoruz ya da bağımlı hale geliyoruz. Diğer bir deyişle yine bir o uçtayız bir diğer uçta. İlişkilerde de grilerde kalamıyoruz.

İlişkilerde bağımlılık

Bağımlı ilişki, bir kişinin başka bir kişinin bağımlılığa yatkınlığını, ruh sağlı problemlerini, duygusal gelişimindeki aksaklıkları kolaylaştırdığı bir ilişkilenme biçimidir. Bu tür ilişkilerde, bir taraf sürekli olarak kendi ihtiyaçlarını feda ederek diğerini memnun etmeye çalışır ve bu da sağlıksız bir ilişki dinamiğine, yani bağımlı ilişkilenmeye yol açar. Bu durum sadece romantik ilişkilerle sınırlı değildir; ebeveyn-çocuk, kardeş, arkadaş veya iş arkadaşları arasında da ortaya çıkabilir. Özellikle bizim toplumumuzda eşler ve ebeveyn- çocuk arasındaki ilişkiler genelde bağ üzerine değil de bağımlılık üzerine kuruludur.

Bağımlılık kavramı ilk olarak madde bağımlılığıyla ilişkili olarak tanımlandı, ancak daha sonra bağımlılığın hayatın birçok alanında kendisini gösterdiği anlaşıldı. İlişkilerdeki bağımlılık -çok kabaca-bir partnerin duygusal veya psikolojik olarak diğerine aşırı bağımlı olması ve onu kurtarma veya düzeltme ihtiyacı hissetmesiyle kendini gösterir.

İnsanlar bazen madde bağımlılığı gibi bir bağımlılık üzerinden birbirilerine bağımlı hale gelirken, bazen kişi ilişkide olması gereken rolden çıkıp başka bir role bürünür. Örneğin, kadınların -özellikle- çocuk sahibi olduktan sonra eşlerinin de anne rolünü üstlenmesi, erkeğin de eşini sadece anne ve bakım veren olarak görmeye başlaması, dolayısıyla partnerlerin birbirine bağımlı hale gelmesi ve evliliklerinde mutsuz olsalar bile ayrılamaması sıklıkla karşılaşılan bir durumdur.

Yine ilişkilerde bir tarafın psikolojik problemlerini sık sık masaya çıkartıp koyması, diğer tarafın da onu anlamaya ya da tedavi etmeye çalışması, başka bir deyişle partnerinin terapisti haline gelmesi de bağımlı ilişki döngülerinden yaygın olan bir tanesidir. Bu örneklerin yanı sıra bağımlı ilişkilerin bir çok alt türü ve bu alt türlere verilecek birçok örnek var.

Bağımlı ilişki türleri

Bakıcı-bağımlı ilişkisi: Bu tür ilişkilerde, bir taraf sürekli olarak  bakıcı rolünü üstlenir ve  diğer taraf duygusal, finansal veya fiziksel olarak ona bağımlı hale gelir. Bakıcı, diğer kişinin sorunlarını çözmek için kendi ihtiyaçlarını feda eder. Örneğin, yetişkin bir çocuğun kendi sorumluluklarını almaması ve her durumda ebeveynlerinden  yardım beklemesi, yani mali sıkıntılar veya duygusal kararlar konusunda sürekli olarak ebeveynlerinin rehberliğine ihtiyaç duyması. Böyle bir ilişki dinamiğinde ebeveynler çocuklarının büyüdüğünü kabul edemeyip sürekli yardım ederek onların bağımsızlaşmasını engeller. Kendileri de bakım verme rolü üzerinden hayata bağlanır.

Kurtarıcı-kurban ilişkisi: Bir taraf sürekli olarak kurtarıcı rolündedir ve diğer taraf kurban olarak kalır. Kurtarıcı, diğer kişinin sorunlarını çözmek için kendini feda eder, bu da kurbanın kendi sorunlarını çözme becerisini kaybetmesine yol açar. Örneğin, bir iş arkadaşının sık sık diğerinin görevlerini yapması ve onun başarısızlıklarından sorumlu hissetmesi. Bu durum, tembel olan çalışanın gelişmesini engellerken, kurtarıcı olan çalışanın da tükenmesine neden olur.

İnsanları memnun eden-kontrolcü ilişki: Bir taraf sürekli olarak diğerini memnun etmek için kendi isteklerini feda eder ve diğer taraf bu durumu kontrol sağlamak için kullanır. İnsanları memnun eden kişi, çatışmadan kaçınmak için kendi ihtiyaçlarını bastırırken, kontrolcü taraf bu durumu güç kazanmak için kullanır.

Bir partnerin sürekli olarak diğerini memnun etmek için kendi isteklerini feda etmesi bu ilişki türüne örnek olarak verilebilir. Kişi kendi kariyer hedeflerinden, hobilerinden vazgeçip tüm hayatını partnerine destek olmaya adarsa ve kendi keyif aldığı etkinlikleri bir yana bırakıp partnerinin keyif aldığı etkinliklere dahil olmaya çalışırsa bu özverili olmak demek değil, kendini unutmak demektir. Yaygın görülen bir bağımlı ilişki türüdür.

Kolaylaştırıcı-bağımlı ilişki: Bir taraf, diğerinin zararlı davranışlarını (örneğin, alkol veya madde bağımlılığı) kolaylaştırır ve gizler. Kolaylaştırıcı, bağımlının sorumluluk almasını engeller ve onun kötü alışkanlıklarını sürdürmesine dolaylı olarak katkıda bulunur.

Örneğin, ebeveynin  yetişkin çocuğunun madde bağımlılığı sorununu gizlemesi ve ona para vererek bağımlılığını sürdürmesine katkıda bulunması ve çocuğunun borçlarını ödemesi veya onun işsizliğini mazur göstererek bağımlılığını örtbas etmesi.

Aşırı koruyucu-çağrı yapan ilişki: Bir taraf aşırı koruyucu ve kontrolcü davranırken, diğer taraf sürekli olarak ondan onay bekler. Aşırı koruyucu taraf, diğerini koruduğunu düşünerek onun hayatını kontrol ederken, diğer taraf bağımsız karar veremez hale gelir.

Örneğin, bir ebeveynin  çocuğunun her kararını kontrol etmesi (ne giyeceği, hangi okula gideceği, kimlerle arkadaşlık edeceği gibi) ve çocuğun bağımsızlık kazanmasına izin vermemesi. Böylece, çocuk kendi kararlarını veremeyip sürekli ebeveynine danışarak büyür. Ya da bir partnerin, diğerinin sosyal çevresini kontrol etmesi ve kiminle görüşüp görüşemeyeceğine karar vermesi bu ilişki türüne örnek olarak gösterilebilir.

Fedakar-kayırılan ilişki: Bir taraf sürekli olarak fedakarlık yaparken, diğer taraf bundan faydalanır ve sorumluluk almaz. Fedakar taraf, kendi ihtiyaçlarını bastırarak karşı tarafı kayırır ve bu da kayrılan kişinin olgunlaşmasını engeller. Örneğin, bir kardeşin sürekli olarak diğerinin görevlerini üstlenmesi, onun ödevlerini yapması veya evdeki tüm sorumlulukları alması. Böylece, kayrılan kardeş  sorumluluk bilinci geliştiremez.

Bağımlı ilişkinin psikolojik sebepleri

Düşük özsaygı: Düşük özsaygıya sahip kişiler, başkalarından onay arayarak kendilerini değerli ve kabul edilmiş hissetmeye çalışırlar. Bu da onların başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koymalarına neden olur. Çatışmadan kaçınırlar.

Terk edilme korkusu: Çocukluk döneminde ihmal, boşanma veya duygusal yoksunluk gibi deneyimlerden kaynaklanır. Bu korku kişileri toksik ilişkilerde bile kalmaya zorlar.
Sağlıksız davranışlara katlanmak, kendi ihtiyaçlarını bastırmak ve yalnız kalmamak için ilişkilere aşırı bağımlılık geliştirmek sıklıkla görülür.

Kontrol ihtiyacı: Erken yaşlarda yaşanan güvensizlik veya kaos duygusu, kişinin güvenli hissetmek için durumları veya insanları kontrol etme ihtiyacını doğurur. Bağımlı kişiler, başkalarını manipüle eder veya aşırı koruyucu davranırlar. ‘Yardım etme‘ veya ‘kurtarma‘ bahanesiyle aslında kontrolü ellerinde tutmaya çalışırlar.

Suçluluk ve utanç duygusu: Çocukluktan gelen kronik suçluluk veya utanç duygusu, kişilerin başkalarının mutluluğundan sorumlu hissetmesine yol açar. Aşırı sorumluluk üstlenme, kendini feda etme ve duygusal tükenmişlik yaşama eğilimindedirler.

Çocukluk travmaları ve aile dinamikleri: İşlevsiz ailelerde (örneğin, bağımlılık, istismar, ihmal veya duygusal yoksunluk olan) büyüyen kişiler, sağlıksız ilişki dinamiklerini normalleştirir. Barışı korumak veya onay almak için kendi ihtiyaçlarını bastırmayı öğrenirler ve bu kalıpları yetişkinlikte de sürdürürler.

Sınır eksikliği: Çocuklukta tutarsız veya olmayan sınırlar, kişisel kimlik ve duygusal alan konusunda kafa karışıklığına yol açar. ”Hayır” demekte zorlanma, kendini aşırı yorma ve kendi duygularını başkalarınınkiyle karıştırma eğilimindedirler.

Bağımlı bakıcılık: Çocuklukta yeterince onaylanmamış kişiler, başkalarına yardım ederek veya onları kurtararak  anlam ve kimlik bulurlar. Kendilerini vazgeçilmez hissetmek için aşırı bakım verme davranışları geliştirirler.

Kültürel nedenler

Birçok kültürde özveri ve başkalarını ön planda tutma idealleştirilir, özellikle ebeveynler, eşler ve büyük çocuklar gibi bakım verici rollerde. Bu kültürel beklenti, kişisel ihtiyaçların bastırılmasını normalleştirir ve bağımlı davranışların sadakat veya görev olarak görülmesine yol açar.

Ayrıca, geleneksel cinsiyet rolleri, kadınların besleyici, empatik ve özverili olmalarını, erkeklerin ise koruyucu veya sağlayıcı olmalarını teşvik eder. Kadınlar insanları memnun etme eğiliminde olabilirken, erkekler aşırı koruyucu veya kontrol edici davranışlar sergileyebilir, bu da bağımlı dinamikleri güçlendirir.

Kolektivist toplumlarda, bireylerden aile veya toplum ihtiyaçlarını kendi isteklerinin önünde tutmaları beklenir. Bu kültürel değerler, karşılıklı sağlıklı bağlılık ile bağımlı ilişki arasındaki sınırları bulanıklaştırarak kişisel sınırların belirlenmesini zorlaştırır.

Koşulsuz sevgi, bağışlama ve fedakarlığı vurgulayan dini veya ahlaki öğretiler, bazen kendini ihmal etmeyi veya bağımlılığı haklı çıkarmak için yanlış yorumlanabilir. Kişiler, acı çekmenin veya başkalarını kurtarmanın erdemli olduğunu düşünerek toksik ilişkilerde kalabilirler.

Popüler kültür, özveri, kendini feda etme ve koşulsuz sadakati romantize ederek yüceltir.
Bu anlatılar, bağımlı ilişkileri normalleştirerek aşk ve bağlılık hakkında gerçekçi olmayan beklentiler yaratır.

Katı ekonomik yapılar veya geleneksel aile sistemlerinin hakim olduğu toplumlarda, finansal bağımlılık duygusal bağımlılığı da güçlendirebilir. Maddi güvensizlik veya aile onurunu koruma zorunluluğu, kişilerin sağlıksız ilişkilerde mahsur kalmasına neden olabilir.

Bağımlı ilişkiden nasıl kurtulunur?

Bağımlı bir ilişkiden kurtulmak, öz farkındalık, duygusal iyileşme, sınır koyma ve sağlıklı ilişkiler kurmayı öğrenmeyle gerçekleşir. Bunun için de kişinin neden bağımlı ilişki döngülerine girdiğinin farkına varması,  kendi ihtiyaçlarını gözetmesi ve dile getirmesi, ilişkideki rolünü belirlemesi, alma-verme dengesini kurabilmesi gerekir. Bağımlı bir ilişkiden çıkmak zordur. Oldukça acı verir. Dolayısıyla bu süreçte profesyonel destek almak çok önemlidir.

Bağımlı bir ilişkide kalmak her ne kadar zor gibi görünse de beyin bildiği travmaya yatırım yapmaya devam ettiği için oradan sıyrılabilmesi oldukça güçtür. İnsan bildiği kötüyü, bilinmezliğe tercih eder. Sonuç olarak da hastalıklı bir ilişkide ya da benzer ilişki döngülerinde sıkışır kalır. Aklınızda olsun: Hastalıklı bir konfor alanında kalmaktansa, sağlıklı bir bilinmezliğe adım atmak insanı özgürleştirir.

EB / Aktüelsanat

portal için içerik derleyici
Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu