Soykırım’ın 102. Yılında İlk Anma Sultanahmet’te Yapıldı
Ermeni Soykırımı’nda hayatını kaybedenler için 102 yıl önce Ermeni aydınların tutulduğu cezaevi önündeki anmada soykırım inkarının sonucu olarak “sıradanlaştırma”ya dikkat çekildi.
Ermeni Soykırımı’nda hayatını kaybedenler için İstanbul’daki ilk anma Sultanahmet Meydanı’ndaydı.
102 yıl önce sürgün edilen Ermeni aydınlarının tutulduğu ve bugün Türk İslam Eserleri Müzesi olarak faaliyet gösteren cezaevi önünde yapılmak istenen anma, Müze önündeki çalışma nedeniyle Dikilitaş önünde gerçekleşti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon tarafından düzenlenen etkinliğe Avrupa Irkçılık Karşıtları Taban Hareketi’nin (EGAM) ve General Benevolent Union Avrupa Ofisi’nin (AGBU/ Ermeni Hayırseverleri Genel Birliği) de aralarında olduğu Avrupa ırkçılık karşıtı kuruluşların temsilcilerinden oluşan bir heyet de katıldı.
Kırmızı karanfiller
İngilizce ve Türkçe “Ermeni Soykırımını tanı, af dile, tazmin et” pankartının açıldığı eylemde hayatını kaybeden Ermeni aydınların fotoğrafları ile “Burası suç mahalli”, “Soykırımı tanı”, “Af dile” yazılı dövizler ve kırmızı karanfiller taşındı.
Ermeni Soykırımı’nın 96. yıldönümünde zorunlu askerlik yaparken öldürülen Sevag Balıkçı ve 2012 yılında Samatya’da evinde öldürülen Maritsa Küçük’ün fotoğraflarını ise Küçük’ün kızı yan yana taşıdı.
Basın açıklaması başladığı sırada meydanda toplanan bir grup İzmir Marşı söyledi. Kurt işareti yaptı ve “Evren paşanın askerleriyiz” sloganı attı. Polis grubu uzaklaştırdı.
Abtan: Yanınızdayız
EGAM Başkanı Benjamin Abtan, Ermeni Soykırımı’nın 102. Yıldönümünde unutulmaya karşı mücadele ettiklerini belirtti.
Ermeni Soykırımı’nda öldürülenleri anmanın demokrasi mücadelesi için önemli olduğunu belirten Abtan, “Koşullar ne olursa olsun, demokrasi mücadelesi verenlerin, Ermeni Soykırımı’nda hayatını kaybedenleri ananların yanındayız” dedi.
İHD Komisyonu: İnkara son
İHD İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon’un açıklamasını Komisyon’dan Meral Çıldır okudu.
“Soykırım, katillerin onurlandırılması üzerinden devam ediyor” diyen Çıldır, “Soykırımı tanı, af dile, tazmin et. Soykırımcı ve inkârcı politikalara son” çağrısını yineledi:
“Bugün bir 24 Nisan’da daha Ermeni Soykırımı kurbanlarını anıyor, faillerin torunları olarak utancımızı dile getiriyor, ‘inkara son’ diyoruz. Aynı dönemde Süryanilerin de ve 1914’ten başlayarak 1923’e kadar devam eden sürede Küçük Asya ve Pontus Rumlarının da Osmanlı devleti, sonrasında Kemalist hareket tarafından soykırıma uğratılmış olduğunu hatırlatmayı görev biliyoruz.
“Bugün ayrıca soykırım inkarının hüküm sürdüğü ülkede bir cinayeti de anıyoruz. 24 yaşındaki er Sevag Şahin Balıkçı bundan 6 yıl önce, 24 Nisan 2011’de, bütün dünya tarafından Ermeni soykırımını anma tarihi olarak kabul edilmiş günde, zorunlu askerlik sırasında bir başka er tarafından vurularak öldürüldü.
“Soykırım inkarının sonucu: Sıradanlaştırma”
“Bu yıl, soykırım inkarının en dayanıklı zemini ve aynı zamanda en insanlık dışı sonuçlarından biri olan ‘sıradanlaştırma’ üzerine sözümüzü söyleyeceğiz.
“Karanlığın iktidarı, en korkunç kötülükleri bile sıradanlaştırır. Suç oluşturan edimler ve durumlar olağanlaştırılır. İnsanlar, isyan edilecek adaletsizlikleri kanıksar, alışır, gündelik hayatın bir parçası olarak yaşar.
“İşte Talat Paşa’nın adının Türkiye sathında yüzlerce okul, sokak, caddeye verilmiş olması ve mezarının İstanbul’da Abide-i Hürriyet’te, yani Özgürlük Anıtı’nda bulunması da bu kanıksatılma durumunun tüyler ürpertici bir örneğidir.
“Bizler, yani soykırım kurbanlarının değil, faillerinin torunları, bu tüyler ürpertici gerçekle barış içinde bir arada yaşamaktayız. Tüyler ürpertici diyoruz, çünkü Talat Paşa, Ermeni soykırımının matematiksel bir soğukkanlılıkla planlayıcısı, yürütücüsü, uygulamasının takipçisi, sonuçlarının titiz kayıtçısıdır.
“Bugün Talat Paşa ve Enver Paşa, İstanbul’da anıt mezarlarda yatıyorlar. Abide-i Hürriyet, yani Özgürlük Anıtı’nda kendilerine yer verilmek suretiyle onurlandırılıyorlar.
“Talat paşanın onurlandırılmasını reddediyoruz”
“Soykırımın inkarı ‘biz yapmadık’ demekten ibaret değildir. Bin beteridir. Kurbanların torunlarına, günlük hayatın sayısız ayrıntısı üzerinden soykırımı tekrar tekrar yaşatmaktır. Katilleri kahraman yapmaktır. Soykırımcıları onurlandırmaktır. Talat Paşa onurlandırılanların başında geliyor. Kamusal alanlara Talat Paşa’nın adının adlarını vermek, onu özgürlük anıtlarında yatırmak, soykırım kurbanlarının torunlarına ‘Büyükanne ve büyükbabalarınızın katilleri bizim kahramanlarımızdır, iyi yapmışlar, ellerine sağlık, gerekirse yine yaparız’ demektir.
“İHD İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon olarak bizler Talat Paşa’nın Özgürlük Anıtı’yla onurlandırılmasını ve kutsallaştırılmasını reddediyoruz.
“Soykırımın soğukkanlı mimarı Talat Paşa’nın adıyla donatılmış bir şehirde, hiçbir şey olmuyormuş, her şey yolundaymış gibi yaşamayı, bunun normalleştirilmesi ve sıradanlaştırılmasını reddediyoruz.
“Şimdiye kadar inkarın en sıradanlaştırılmış tezahürlerinden biri olduğu halde hiç sorgulanmamış olan bu gerçeği, bugün burada gündeme getiriyoruz. Dünyanın her yerinde ve Türkiye’deki Ermenilere meydan okumak, büyükanne ve babalarının anısına hakaret etmek demek olan böyle bir onurlandırmayı kamuoyunda tartışmaya açıyoruz. Soykırım inkarcılığına karşı çıkan herkesi; sokaklara, okullara Talât Paşa adının verilmesini ve mezarının Özgürlük Anıtı’nda bulunmasına karşı çıkmaya davet ediyoruz. Anadolu bir soykırım coğrafyasıdır. Türkiye soykırım inkarının ülkesidir. Soykırım ve inkâr zihniyeti bugün de egemenliğini sürdürüyor.” (BK)
Beyza Kural / İstanbul – BİA Haber Merkezi